27 Mart 2012 Salı

İyi ki doğdun baba!



Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim

hayatta ben en çok babamı sevdim. 
karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk 
çarpı bacaklarıyla- ha düştü, ha düşecek... 
nasıl koşarsa ardından bir devin, 
o çapkın babamı ben öyle sevdim. 

bilmezdi ki oturduğumuz semti, 
geldi mi de gidici hep, hepp acele işi!.. 
çağın en güzel gözlü maarif müfettişi, 
atlastan bakardım nereye gitti, 
öyle öyle ezber ettim gurbeti. 

sevinçten uçardım hasta oldum mu, 
40'ı geçerse ateş, çağ'rırlar istanbul'a. 
bir helallaşmak ister elbet, diğ'mi, oğluyla! 
tifoyken başardım bu aşk oy'nunu, 
ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu. 

en son teştifine çıkana değin 
koştururken ardından o uçmaktaki devin. 
daha başka tür aşklar; geniş sevdalar için 
açıldı nefesim, fikrim, canevim. 
hayatta ben en çok babamı sevdim. 

Can Yücel

********************************************************************************

Canım babacığım,

Bugün dünyaya gelmişsin. Tıpkı benim gibi minik, sevimli, gülen bir bebek olarak dünyaya gözlerini açmışsın. Büyümüş, çocuk olmuş, delikanlı olmuş, evlenmiş, "baba" olmuşsun... Hayatında yer aldığın, hayatına girip çıktığın her insana farklı şeyler öğretmiş, mutluluk vermişsin. Herkesin gönlünde kocamaaaan yerler edinmişsin. İyi ki doğmuşsun, iyi ki yaşıyorsun, iyi ki varsın...

Annem ve ben seni çok seviyoruz.

Canım babam, iyi ki doğdun! Sonsuza dek bizimle ol!

Bora'n

********************************************************************************
Babacığımın beni ilk gördüğü an ve "baba" olduktan sonraki ilk gözyaşları...


Babam ve ben, ilk erken başlayan pazar sabahlarımızdan birinde...


Babam ve ben, birbirimizi çok seviyoruz...


26 Mart 2012 Pazartesi

Bora Gezmede

Haftasonu hava çok güzeldi. Dayanamadım arabama atlayıp şöööyle bir tur attım! Tabi arabamı annem kullandı :) Saatlerce gezdik dolaştık. Annem ve babam gönüllerince alışveriş yapsınlar diye gıkımı çıkarmadan yattım arabamda. Benim de hoşuma gitmedi değil ışıklı, renkli mağazaların birinden çıkıp diğerine girmek... Kah yürüyen merdivenlerden indik çıktık, kah asansör önünde kuyrukta bekledik... Ne annem yoruldu ne de ben! Ne de olsa en ağır çantaları babam taşıyordu :)

Gezmek, alışveriş yapmak kadınlar için neden bu kadar önemli hala anlayamadım. Bir "kırmızı pantolon" sorunudur gitti...Almadan rahatlayamadı. Alıp kurtulsak neyse...Onu da yapmadı... Bir alıyoruz bir veriyoruz pantolonları, terzi bir uzun yapıyor, bir dar geliyor derken ne yapmaya çalışıyor bu annecik anlamadım?!

Babam herşeyi hızlıca beğenip hızlıca satın alırken anne kişisi niye bu kadar ince eleyip sık dokuyor veya bütün aksilikler niye anneciği  buluyormuş gibi geliyor, onu da anlamadım. Neyse yine de çok seviyorum bu şaşkın kadını...


Güzel Bir Çekiliş Duyurusu

Herkese Merhaba,

Bu kez size güzel bir çekiliş duyurusu yapıyorum. Detaylar için buraya buyrun :
Tombul Tarifler

Herkese sevgiler, saygılar,

Bora Bebek

20 Mart 2012 Salı

Akşam Kurabiyeleri Bunlaar!

Annem hayatında ilk kez kurabiye yaptı! (5-6 yıl önce Hatice Teyzem için yapmaya çalışıp tepsiye yapışan ve utanmadan tepsiyle birlikte Hatice Teyzem'in önüne getirdiği, spatulayla bile tepsiden ayrılmadığı söylenen kurabiyeleri saymazsak...)

Akşam akşam canı istemiş sevgili anneciğimin. Bulmuş bir tarif yapıverdi... Çok da güzel oldu, yememiş olsam da kokusundan ne kadar güzel olduğu anlaşılıyordu. Merak edenler için tarifi rica ettim annemden :


Hurmalı Pekmezli Kurabiye
2 yumurta
125 gr tereyağı
2 paket kabartma tozu
1 paket vanilya
4 bardak un
3 çorba kaşığı şeker
10-15 hurma
yarım çay bardağı pekmez

Malzemelerle kurabiye hamurunu yoğurduktan sonra ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp önceden ılık suda bekletilmiş hurmaları ikiye bölüp bu parçaların arasına yerleştiriyor ve tepsiye diziyormuşsunuz. Sonraaa, bu tonton kurabiye parçacıkları önceden ısıtılmış 175 derecelik fırında yaklaşık 20 dakika pişiyormuş. Piştikten sonra henüz fırın tepsisinde duran kurabiyelerin her birinin üzerine birer çay kaşığı pekmez döküp afiyetle yiyor, misafirlerinize de yedirtiyormuşsunuz...

Afiyet olsun!



19 Mart 2012 Pazartesi

"Mim"lendim, Hem Mutlu Hem Heyecanlıyım!

Merhabalar,

Evet yanlış anlamadınız ben de "Mim"lendim sonunda. Bilenler bilirler ama bilmeyenler de burayı okuduktan sonra anlayacaktır nedir şu mimlenme olayı...Sevgili Bizim Ev 'e beni de "Aman ne işim olur, minicik bebeyle mi uğraşacağım?" demeyip, beni de adam hesabına sayıp mimlemeyi unutmadığı için çok çoook teşekkür ederim :) Şaka bir yana bizim de kendi çapımızda bir izleyici kitlemiz, sevenimiz sayanımız var, bilmiyor değilim.

Konu "Takıntılar" olunca hangi takıntımı anlatsam bilemedim, malum o kadar çok takıntım oldu ki şu 3 ay 3 haftalık ömrümde! İşte başlıyorum :

1) En  büyük takıntım : Uyanıkken asla sırt üstü yatmam! Delikanlı bir bebeğim ben, sırtım yere gelsim istemem. En büyük zevkim yüzükoyun yatıp, bir yandan sırtım pış pışlanırken kendi kendime mırıldanmaktır!

2) İkinci büyük takıntım : (Çok özel olacak ama paylaşmak zorundayım kusura bakma anneciğim!) 
2,5 aylıktan itibaren -zatürre geçirip hastanede uzun süre yatmamın da etkisiyle sanırım - gündüz gözüyle anne memesi görmeye dayanamıyorum! Yok arkadaş yooook, annem ve etrafında o an kim varsa ne yaparlarsa yapsınlar gündüz ve uyanıkken emmek istemiyorum. Zorlamayın, is-te-mi-yo-rum! Bu postun altına emzirme teknikleri, bebek ikna yöntemleri vb. konularda not bırakmayın, annem görmeden hemeeeen silerim! Zaten onun da denemediği yöntem kalmadı. Zor bir çocuğum ben, sadece geceleri emiyorum, kıt kaynakları idareli kullanmaya şimdiden alışıyorum :)

3) Karnım toksa asla emzik istemem. Ağzıma konan emziği roket atar misali hoooooop diye fırlatıp uzaklara gönderirim. Emzikle beni sadece çok açken en fazla 2 dakika oyalayabilirler o kadar! Çok şükür emzikten süt gelmediğini ikinci denemede anlamış cin fikirli zamane bebesiyim ben :)




4) Pazar sabahı 6:30 gibi kalkıp babayı DJ, anneyi dansçı yapmak suretiyle evde disco havası yaratmak, annenin kucağında "Hooop hoooop" hoplamak en zevk aldığım takıntımdır.




5) Avizelere karşı karşıkoyamadığım bir ilgim var. Gözlerimi ayıramıyorum onlardan! Mama emerken avizeyi incelemek, ısrarla avizeye doğru dönmeye çalışmak, üzerinde toz var mı yok mu teftiş etmek en büyük zevkleridendir.

Şimdi ben kimleri mimliyorum bakalım : (Sevmeyenler kusura bakmasınlar) 

-Bal Yanağın Hikayesi (Merakla bekliyorum takıntılarını canım!)
-Heden ve Mutfağından Haberler (Bu mutfakta ne gibi takıntılarla yemekler pişiyor bakalım?..)
-Sema Rengarenk-corekotum (Sizde neler var bakalım meraktayız anneciğimle...)
-Borakuşu (Sevgili adaşım, tatlı abicik seni yakından tanımayı çok isterim.)
-Yaruze (Umarım vakit bulabilirsin :) )
-Özlem Anne (Hadi bakalım, sizi de çok merak ediyorum.)

Herkese şimdiden çok teşekkürler...



17 Mart 2012 Cumartesi

Benden Kısa Kısa...

Bugünlerde diş etlerim öyle çok kaşınıyor ki... Offf ne çektiğimi ne siz sorun ne de ben söyleyeyim! Beni benden alıyor bu kaşıntılar. Bir de annemde beni sarıp sarmalayarak uyutma takıntısı var. Ellerimi kullanamıyorum ki şöööyle ağız tadıyla diş etlerimi kaşıyayım! Ancak yavaştan yavaştan ve gizli gizli ellerimi battaniyemden çıkarıp annem başka şeylerle ilgilenirken bir güzel kaşıyorum diş etlerimi.

Çok heyecanlıyım! Sanırım birkaç ay içinde inci gibi dişlerim kendilerini ufaktan gösterecekler. Yakışıklılığıma yakışıklılık katacak bu yeni dişler! Off ne pozlar veririm şimdi. Tutmayın beni!..


Sizinle paylaşmadığım fotoğraflar olduğunu farkettim şimdi blogumu ve bilgisayarımı karıştırırken. (Tabi ki  şimdilik annemin yardımıyla...) Geçtiğimiz haftalarda bir akşam isim babam Emre Abi'm bize geldi. Onunla çok güzel vakit geçirdik. Daha önce kendisini hayata gözlerimi açtığım hastane odamda görmüştüm. Bu kez çok daha uzun vakit geçirdik birlikte. Epeyce oynadık... Onu çok sevdim, en az babam kadar! Hediyesi için de teşekkür etmeyi unutmayayım. Çok çok zahmet etmişsin ve Emre Abi! Tekrar görüşmek dileğiyle, iyi ki tanıdım seni! İyi ki "Emre Bora" nın "Emre" si senden geldi :)


Aşağıdaki fotoğraftan görebileceğiniz yakışıklı delikanlı ise benim Kocaaa dedem, Ömer Dedem... Kendisi aslında annemin dedesidir, dedelerin dedesidir. Fazla nazar değmesin, çok anlatmayayım... (Kendisi de nazar değmesinden korkuyor laf aramızda;) )


Çimen Teyzemler ve Ben...

Bir türlü blogumda bahsetmeye fırsatım olmadı. Geçenlerde sevgili Çimen Teyzemler bize geldiler.Gökhan Amca'yı ve yakışıklı Pamir Abi'yi de tanımış oldum en sonunda! Annemden Çimen Teyze'yi ne kadar sevdiğini, onun kendisi için ne kadar önemli olduğunu duyuyordum. Ama bu kadar sıcak, içten ve cıvıl cıvıl bir insan olabileceğini tahmin etmiyordum.

Annem üniversite stajını yaparken tanımış Çimen Teyze'yi. Henüz iş hayatıyla ilgili hiçbirşey bilmeyen, iş hayatını derslerde öğrendiği teorik konularla hayal etmeye çalışan annem çok şey öğrenmiş ondan. Annem mezun olduktan sonra onunla birlikte çalışma, aynı iş ortamını paylaşma fırsatı bulmuş. Birlikte hem işi, hem hayatı paylaşmışlar...


Çimen Teyze bana birbirinden güzel hediyeler getirmiş. Ayrıca el emeği göz nuru döküp bana bu gördüğünüz çerçeveyi ve güzel kutuyu yapmış. Bu kutunun içini de lezzetli mi lezzetli bebek kurabiyeleriyle doldurmuş. Çok teşekkür ederim herşey için Çimen Teyzeciğim!

(Benim gibi bir blogger olan sevgili Çimen Teyzeciğimi daha yakından tanımak ve el emeği, sanat eserlerini incelemek isterseniz bloguna buyrun : http://www.mydream001.blogspot.com/ )


Eveeet, aşağıdaki foroğraftan görebileceğiniz yakışıklı delikanlı da Çimen Teyzem ve Gökhan Amcam'ın biricik oğulları Pamir Abim! Bir zamanlar Pamir Abim de benim gibi minik bir bebekmiş. O zamanlar da çok sevimli, çok şekermiş. Annem Pamir Abi'yi çok sever, onun maceralarını dinlemekten zevk alırmış. Pamir Abi'yi yılda bir iki kez görüp her gördüğünde ne kadar büyüdüğünü, her geçen gün delikanlılığa ne kadar hızlı adım attığını gördükçe şaşırıyormuş annem.


O gün Çimen Teyzem beni sevdi de sevdi, kokladı da kokladı... Benimle öyle güzel oynadı ki... Onu çok ama çok sevdim. Keşke daha sık gelse, daha sık görsem onu diye düşünür oldum. Şimdiden özledim sizi Çimen Teyzeeee...


11 Mart 2012 Pazar

İşte Kazanan!

Herkese Merhaba!

Pek fazla rağbet görmese de blogumda çekiliş düzenlemek, hediyeyi gidip annemle babama bizzat aldırmak, özenle paketletmek veee heyecanla beklemek çok güzeldi. Annem herkesi çekilişe katılmaları için tabiri caizse "zorladı". Blog sahipleri bir şekilde haberdar oldular ama blogu olmayan arkadaşlarının da katılmaları için elinden geleni yaptı.Sonunda beklenen gün geldi! "Küçük Prens" çekilişinin kazananını az önce anneciğimle birlikte random.org aracılığıyla belirledik.

Eveeeet şimdi söylüyorum : "Annesinin Mimosu" oldu kazanan. Güle güle okunsun bu güzel kitap! Annemin benim için de bu kitabı okuyacağı zamanları şimdiden iple çekiyorum...

Sevgili "Annesinin Mimosu" blogunun sahibi, benimle kargo adresiniz için irtibata geçmenizi bekliyorum.

Herkese sevgiler, saygılar...


8 Mart 2012 Perşembe

Annemin İş Arkadaşlarına Giden Bebek Kurabiyelerim...


İşine dönen anneciğimin iş arkadaşlarına ikram etmek için sevgili Şeker Kurabiyeci  ablama yaptırdığımız  lezzetli kurabiyeler... 


Kurabiyeler çok beğenilmiş ama tadımlık olduğu için tadı damaklarında kalmış :)


Daha güzelleri için gelsin diş buğdayı zamanı, doğum günü partileri...

Superbaby, SuperBORA...


7 Mart 2012 Çarşamba

Hatice Teyzem'deydim...

Hatice Teyzem; anneciğimin biricik can dostu, canı ciğeri... Hakan Amcam; Hatice Teyzem'in canı, annem ve babamın çok sevdikleri arkadaşları, amcaların en ilgilisi,  şefkatlisi...

İki hafta önce Hatice Teyzemlere yemeğe davetliydik. Her ne kadar henüz dünya nimetlerini tadamıyor da olsam seviyorum bu yemek davetlerini! Arada evimiz sınırlarından ayrılıp başka evlere yaptığımız kısa süreli seyahatler beni çok mutlu ediyor.Yalnız o akşam yol çok çabuk bitti. Ne de yakınmış Hatice Teyzem'in evi... Bu hem güzel, hem de kötü birşey sanki. Onlara çabuk kavuşmak güzel ama benim gibi gezmeyi seven bünyeler için yolun kısalığı pek de hoş gelmiyor! Kısacası "yolda" olmayı seviyorum, yolun sonunu değil!  

Nitekim bu düşüncemi gizlemedim, hareket sona erip Hatice Teyzemler'e vardığımızda yaygarayı bastım! Yolun sonu güzeldi ama yine de inadım da inattı! Birbirinden güzel yemekler hazırlamıştı Hatice Teyzem... Rahatça yedirdim mi? Hayıııııııııııııııır!!! :) Kucaktan kucağa gezmek için elimden geleni yaptım. Hakan Amca'mı çok sevdim, onun benimle beni ciddiye alarak tatlı tatlı konuşmalarını çok sevdim... Hatice Teyzem'in mis kokusunu içime çektim, güzel gözlerine keskin bakışlar attım! Sonrasını hatırlamıyorum... Kendimden geçmişim :)

Hatice Teyzem benim için cici mi cici bir sepet hazırlamış. Çok güzel bir hediye almış bana :) Adet yerini bulsun demiş, kırk uçurma için gerekli herşeyi güzelce yerleştirmiş sepete... El yazısıyla bana bir de güzel bir not yazmış. Onu da öncekilerin yanına, defterime yerleştirdim hemen.

İyi ki varsın teyzeciğim, seni çok seviyorum!


Nerelerdeydim?..

Beni merak etmişsiniz, anlatacağım. "Bebeğimiz nerde?", demişsiniz. Beni seviyormuşsunuz.
Ben de merak ettim, ben de sizi düşündüm, özledim, seviyorum... Ve bunun gibi güzel birçok duygu-düşünce...

Altı üstü "çalışan bir anne" bebeğiyim ben de işte! Anneciğimin doğum izni ne de çabuk bitti :( Uzun uzun öpüşüp koklaşmalarımız, konuşup gülüşmelerimiz daha öz ve moda tabirle "kaliteli zamanlar"a bıraktılar yerlerini...

Duygulu annem daha da duygusallaştı. Bir güler, bir ağlar oldu. Bazen mutlu, hiperaktif; bazen durgun, melankolik oldu. Neyse ki uyku saatlerim uzun uzun. Uykuya veriyorum kendimi! Uyandığımda kafasının karışıklığı yüzünden okunan annemin yüzünü görüyorum. Gülmüyorsa ben güldürüyorum onu, ben gülmek içinse ekstra çabalamasını beklemiyorum.Zaten onu gördüğümde kıkır kıkır gülmekten alamıyorum kendimi :))))

Özlüyor muyum? Evet... Üzülüyor muyum? Hmmm, belki... Doğru mu bu? Bilemem ki doğruyu yanlışı, ben bir minik meleğim. Sevmeyi bilirim, sevilmeyi bilirim...